Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Libya ile ülkemiz arasında son günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili olarak Meclisin görüşüne başvurmak amacıyla ve genel görüşme açılması talebiyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Libya Muammer Kaddafi’nin 2011 yılında devrilmesinden sonra istikrar, huzur ve barışa kavuşamamıştır. Dışarıdan desteklenin güçlerin de etkisiyle birkaç parçaya bölünen ülkede çatışmalar sürmektedir. İç savaş, hâlen Trablus ve civarında bütün şiddetiyle devam etmektedir. Türkiye, Suriye, Mısır ve Sudan’da olduğu gibi Libya’daki çatışmalarda da taraf tutmakta, Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükûmetini ve ona yakın radikal güçleri silah, zırhlı araç ve insansız hava aracı göndererek desteklemektedir. Kısacası, Türkiye Libya’daki savaşa vekil güçleri aracılığıyla müdahil olmakta, bu ülkede süren vekâlet savaşına resmen katılmaktadır. Bu durum, Tobruk’taki hükûmeti destekleyen ve ülkenin doğusunu büyük oranda kontrol eden Mareşal Halife Hafter’in liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nun büyük tepkisini çekmektedir. Gerilim o kadar tırmanmıştır ki Libya Ulusal Ordusu Sözcüsü 28 Haziran 2019 tarihinde Libya’ya yaklaşan Türk gemi ve uçaklarının vurulacağını, Libya’daki Türk Silahlı Kuvvetleri varlığının ve Türk şirketlerinin hedef olacağını, Libya’dan Türkiye’ye uçuşların durdurulacağını, Libya’daki tüm Türk vatandaşlarının tutuklanacağını söyleyerek Türkiye’yi tehdit etmiştir. Bu tehdidin üzerinden çok zaman geçmeden Libya’da 6 vatandaşımızın ve bazı Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının tutuklandığı haberleri yayılmaya başlamıştır. 6 vatandaşımız serbest bırakılsa da Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının tutuklandığı haberleri yalanlanmışsa da bu gerilimin tarafımızca kabul edilemez olduğunun altını çizmek isteriz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye artık Akdeniz’de sözü geçen, dış politikasına saygı duyulan bir ülke değildir. Mısır, İsrail ve Suriye’de büyükelçisi olmayan bir Türkiye’nin Doğu Akdeniz dengelerinde söz sahibi olması mümkün değildir. Libya’daki savaşan taraflardan birinin Türkiye’yi tehdit edecek cesareti bulması ve Libya’da vatandaşlarımızın ve eğer doğruysa resmî görevlilerimizin içine düştükleri durum Adalet ve Kalkınma Partisinin dış politikadaki tarafgir ve maceraperest tutumumun sonucudur.
Türkiye, Libya’da Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Libya Ulusal Ordusu’na destek veren bütün ülkeleri karşısına almaktadır. Libya’daki savaşın uzaması küresel ve bölgesel ölçekte olumsuz etkileri artıracaktır. Bu durumda IŞİD başta olmak üzere, El Kaide uzantılı örgütler güç kazanacak ve mülteci akınları da şiddetlenecektir. Ayrıca, Libya’ya gönderilen silahların IŞİD, El Kaide unsurlarının eline geçtiği, Mali, Nijer, Nijerya ve Çad’a transfer edildiğine ilişkin raporlar elimizde mevcuttur. Türkiye’nin bu olumsuz gidişatta payının olmasını Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul etmemiz asla mümkün değildir. Türkiye’nin Libya konusunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uygun bir politika izlemesi, ülkedeki bölünmüşlüğü aşmak için yapıcı bir rol oynaması gerekir.
Libya halkı şunu bilmelidir ki Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi olarak Libya’nın toprak bütünlüğünü destekliyor, Adalet ve Kalkınma Partisinin izlemiş olduğu yanlış ve yanlı dış politikanın tarihsel ilişkilerimize zarar vermesini onaylamadığımızı belirtiyoruz.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye’nin bugün izlemesi gereken Libya siyaseti, Libya’daki çatışmalara özellikle askerî mühimmat göndererek taraf olmaya dayanmamalıdır. Türkiye Libya’daki radikal ve terör yanlısı unsurların silah temin ettiği ülke rolünden bir an önce vazgeçmelidir. Türkiye, Libya’nın bir an önce huzur, barış ve istikrara kavuşması için uluslararası toplumun desteklediği müzakere süreçlerinde kolaylaştırıcı ve yapıcı bir rol üstlenmelidir. Türkiye ile Libya arasındaki ilişkileri onarmak ve ülkemizi Libya bağlamında içine düştüğü kabul edilemez durumdan kurtarmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi bir an önce çalışmaya başlamalıdır.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda bulunan bütün parti gruplarının ülkemizin menfaatleri ve bölgemizin barışı için gerekli adımları atacaklarına inanmak istiyorum. Bu anlayışla, genel görüşme talebimizin ülke menfaatleri gözetilerek oy birliğiyle desteklenmesini bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.