Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Genel KURULU saygıyla selamlıyorum.

Bugün 24 Temmuz.

Sansürün Kaldırılmasının 110. Yıldönümü vesilesiyle “Gazetecilik suç değildir” demeye devam ederek, medya ambargosuna ve tek sesliliğe karşı mücadele veren özgür kalemlerin asla susmayacaklarına, Türkiye’nin demokratik ve özgür bir ülke olmaya devam etmesi uğruna çalışacaklarına inandığımı vurgulamak istiyorum.

95 yıl önce imzalanan Lozan Barış Antlaşması, Milli Mücadelemizin en önemli diplomatik zaferidir. Cumhuriyet’in ilanından üç ay önce imzalanan bu antlaşma, laik ve demokratik değerlere bağlı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedi ve bu değerlerin uluslararası hukuktaki teminatıdır. 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti olarak ilan edilen devletimiz, bağımsızlığını ve egemenliğini öncelikle bu anlaşma ile tüm dünyaya kabul ettirmiştir. 8 ay boyunca, bir masa başında bugünlerimizi çizen, dönemin Dışişleri Bakanı İsmet İnönü ve beraberindeki heyete ülke olarak borcumuz sonsuzdur. Çünkü uğruna kan dökülmüş topraklar için antlaşma yapmanın ne demek olduğunu ancak cepheden cepheye koşanlar bilir.

Tarihi olaylara geriye dönerek bakarken, o günün koşullarını ve o güne giden süreçleri göz önüne alarak değerlendirmelerde bulunmak adil ve gerçekçi, objektif, taraf tutmayan bir yaklaşım olanağı sağlar. Lozan’ı iyi anlamanın yolu da budur. Lozan bağımsız, egemen ve kendi ayakları üzerinde başı dik olarak durabilecek bir devletin temellerinin atılması için müzakere edilmiş ve kurtarılan vatan toprakları üzerinde böyle bir devleti kurmak için imzalanmış bir anlaşmadır. Lozan Barış Antlaşması, TBMM’yi oluşturan, TBMM’nin kendi atalarının zaferidir.

TBMM hükümetinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ulaşmanın yolunu açan, tam bağımsız devletimizin temellerini oluşturan Lozan Barış Antlaşması, Mustafa Kemal Atatürk’ün tarifiyle; “Benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir”. Lozan’ı kendi tarihsel diyalektiğinden koparmanın ulusal çıkarlarımıza hiçbir faydası yoktur.

Lozan’ın aksine, Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren barış antlaşmaları müzakere yapılmadan, dayatmayla imzalanmıştır. Tekrarlamakta fayda var – bu anlaşmaların içinde bugün yürürlükte kalan ve uygulanan tek antlaşma Lozan’dır.

9 Temmuz 2018’de 703 sayılı KHK ile değiştirilen Dışişleri Bakanlığı yapısı, diplomaside liyakatı esas alması gerekirken yerini himayeci bir anlayışa bırakmıştır.

Bugün Türkiye’nin dış politikası, hem kendi kurumlarında hem de dış politikadaki tutarsızlıklarıyla, kararsızlık ve güvensizliğe doğru itiliyor.

Türkiye’nin dış politikası, ivedilikle bu himayeci anlayıştan ıkarılmalı, çağdaş ve ileri görüşlü bir anlayışa kavuşturulmalıdır.

Türkiye sadece bölgesinde değil, küresel meselelerin çözümüne yönelik arayışlarda da görüşlerine ihtiyaç duyulan ve danışılan bir aktör olmaya yeniden başlamalıdır.

Bu vesileyle, son 95 yılımızla ilgili ne varsa tamamını borçlu olduğumuz Milli Mücadelenin Başkumandanı Mustafa Kemal Atatürk’ü, Lozan Fatihi asker, diplomat, devlet

adamı ve siyasetçi İsmet İnönü’yü ve şehitlerimizi bir kez daha saygıyla yad ediyor, ecdadımıza, şehitlerimize, gazilerimize selam olsun diyorum.

#LozanAntlaşması #MustafaKemalAtatürk #MilliMücadele #24Temmuz